SOSYAL MEDYA HESAPLARIMIZ

MOBİL UYGULAMALARIMIZ

Paylaş
veya
aşağıdaki bağlantıyı paylaşın:

Yaşar Okuyan, “Bahçeli, çarşı her şeye karşı” diyor!

Yayınlanma:
ABONE OL

hulyam-uzakSiyasetçi, Gazeteci Yaşar Okuyan, Hülya Okur’a konuştu. İşte röportajdan bazı başlıklar: “Türkiye erken seçime varamayabilir… Koalisyon korkulu rüya değil… Ak Parti iktidarını muhalefetin çapsızlığına borçlu… Çözüm Süreci: İhanet Süreci…Erdoğan kendi hareketinin lideri… Bahçeli MHP’yi Milliyetçilikten uzaklaştırıyor… Ak Parti Amerika Projesi”

“Hayatın zevkini lezzetinden ayırt etmiş biri o, helal ile hakkı, doğru ile kendi doğrusunu da birbirine karıştırmamış…Öyle ki, kendisini nazara alırken alayını eksik etmiyor, öyle ki ‘önce ben’ demiyor, öyle ki belki de dürüst diye kaybediyor…Onun gözlerinden yeryüzüne bakmak harikaydı, öyle bir maviydi ki, dünyanın bütün renklerini içine almıştı… Yaşar Okuyan sizlerle…

Rize 1949 doğumlusunuz. “Cezaevinde yattım, işkence gördüm, idamla yargılandım bütün bunların bıraktığı tortular var.” demiştiniz. Bu tortulardan önce nasıl bir insandınız, geriye nasıl biri kaldı? 

İstanbul 28 Ağustos 1950 doğumluyum. Aslen Rizeliyim tabi. 12 Eylül 80 ihtilalinden önce erken seçim olma ihtimali kuvvetliydi, yaşımız tutmuyordu, yaşımızı yükselttik. Annem beni şekillendirdi. Dedem kuvayi milliye çetesi kurmuş ve İstanbul hükümetinin 168 kişilik listesinde görüldüğü yerde asılacak veya kurşuna dizilecek diyen Rasim Efendi. Annem benim hayatımın şekillenmesinde, karakter yapımın oluşmasında, dedem de milliyetçi çizginin başlangıç harçlarını atan insanlar.

Ama Türkeş de, 14 yaşında Yalova’da tanıştığımız andan itibaren bizim Türk milliyetçiliği çizgisinde yetişmemizi sağlayan insandır. Ben Fatih’te Çarşamba’daki gecekonduda doğdum, yoksul bir aileden geliyor, çok ufak bir bakkal dükkanı ile nafakamızı çıkartırdık. Şimdiki gecekondularla karıştırmayın, üstünde kiremit yoktu. Vita teneke kutularını yayar, yağmur yağmasın diye üstüste çakardı. Çocukluktan kalan travmadır, arabada seyrederken dolu yağsın, oraya dönerim.

hulyam-1
Aile olarak da, daha sonraki süreçlerde de hep geçim sıkıntısıyla boğuştuk. 12 Eylül ihtilalinden sonra 10 sene siyasi yasağımız olmuştu, o dönemde fuarlar yaptık, ilk defa 5 Türk Cumhuriyeti Türk sanayi ürünleri fuarları, festivaller yaptık, çok büyük paralar kazandık ama doğuştan imalat hatasıysanız daha sonra fizik tedavi ile düzelmiyorsunuz. O ülkelere ilk defa binlerce Atatürk kitabı, Kuran-ı Kerim dağıttık. Tercümanın binbir temel eserlerini paralarla alıp oralarda bedava dağıttık, kazandığımız 10 lira ise, 7-8 lirasını harcadık, bizde öyle bir sakatlık var, bu düzelmiyor.  Kendimi bildim bileli ayın sonunu nasıl getireceğim endişesi taşıdım. O yıllar diye bir kitap yazdım, vasiyet yazmıştım, orada diyorum ki: kayda değer bir malım mülküm yok, üzerime kayıtlı tek yer burası. Kirada oturuyorum.

İdris Güllüce de, “Gelin görün evim Bakan evi gibi değildir, hala nişandan kalma eşyaları kullanırım” demişti

E tabi bütün siyasetçiler hırsız olacak değil. Bunların dışında farklı anlayışlar içinde olan insanlar da olacak.

“ANNEM HİÇ BİR MALINI BİZE BIRAKMADI”

“KENDİMİ GAZETECİ OLARAK GÖRÜRÜM”

Gazeteci, politikacı, parti kurucusu, Bakan, milletvekili. Hangisini daha çok sevdiniz, veya hangisi daha çok sevdi?

hulyam-2

Ben hala kendimi gazeteci olarak adlediyorum, ben siyasetçi değilim, çünkü siyasetçi dediğiniz zaman; hırsız, arsız, devletin malını yiyen algısı var. Türkiye’de siyasetçi öyle tanımlandığı için ben kendimi imalat hatası olarak tanımlıyorum. Siyasi mücadelelere 14 yaşında başladım, geldiğimiz sıfatlar bir siyaset mekanizması içinde aldığım sıfatlardı, bir ihale alıyım, birinin işine yardım edeyim de para sağlasın gibi şeyler bizim kitabımızda yok.

Annem çok enteresan kadındı. Anne ve baba tarafı hep akrabayız biz. Babam askere gitmemiş, dedemden istemiş, dedem de sert bir adam kuvayi milliyeci, babam annemi kaçırmış, dedem gururundan dolayı ‘kimse görüşmeyecek’ demiş, haliç caddesi üzerinde bir odada 4 sene geçirmiş annem, yakın bir akrabamız safiye teyze 5 gün ağzına lokma alamamış, açlıktan bayılmış, insanın hayatında bazı olaylar vardır ki, sizi farklı bir yere götürür, dedem o günün şartlarında zengin sayılır, değirmeni var, annem yemin etmiş, “babamdan, annemden bir şey kalırsa bunu ne ben alacağım, ne de çocuklarıma aldıracağım” Ölümüne doğru mal varlığını çocuklarına pay ediyor. Yaklaşık 600/700 bin liralık bir hisse anneme düşüyor. Ve annem ne kendi yiyor, ne de bize yediriyor, araba değiştireceğim, annemden 30 bin lira istedim vermedi. Bu paraların tamamını Yalova Elmalık Köyünün Giresunlular Mahallesine okul yaptırdı, 2 tane köyün içme suyunu getirdi, 40’a yakın yoksul ailenin kız çocuklarının bütün düğün masraflarını üstlendi. Ama sadece Yalova’dan değil, Kocaeli’nden, Adapazarı’na kadar, Sabire Teyze, Baklacavı teyze derlerdi, her 15 günde bir baklava açarlardı, askeriye, cezaevinde kalanlara, fakirlere yapar gönderirdi.

 “SIKILDIĞIMDA GÖZÜMÜN ÖNÜNE ANNEM GELİR”

Bu kadar yüksek bir çıtaya eşiniz nasıl ulaşabildi, annenize bakarak eş seçimi yaptıysanız şayet…Önce evlendik, şimdi aşık oluyoruz dediğiniz maden mühendisi Özlem Okuyan’la ikinci evliliğinizi yaptınız. 

Eşimin durumu ayrı. Annemi yaşamak başka bir şey. Çok ilginç bir kadındı. Sıkıldığımda annem gelir gözümün önüne.

“14 YAŞINDA TÜRKEŞ’E KORUMA OLDUM”

İş Güvencesi Yasasının görüşmeleri sırasında ANAP’tan istifa ettiniz, bir dönem Yaşar Nuri Öztürk’ün partisine destek verdiniz, ve ayrıca HÜR Parti ile müşerref oldunuz, hatta Vatan Partisine destek verdiniz, MHP ile organik bağınız da düşünülecek olursak sizin siyasi çizginiz tam olarak neydi?

Ben 14 yaşında Türkeş, dedem ve dayım Turan Koçal (1977 seçimlerinde MHP’den de İstanbul Milletvekili seçilmişti.) Onunla 1964 yılında rahmetli Türkeş, Milliyetçi Köylü Millet Partisinin Genel Başkanı seçilmeden önce Yalova’ya davet ettiler. Dedem ile dayım Yap-sat daire işleri yapıyorlardı. Satmak üzere hazırladıkları Ergenekon apartmanını 15 gün dedemlerin davetlisi olarak geldiler, Tuğrul Türkeş çocuktu, dedem beni yanına çağırdı, her gün bir Tercüman Gazetesi, bir ekmek, bir süt alıp Türkeş Bey misafirimiz, Ergenekon apartmanına götürüp vereceksin, dedi. Ben Türkeş kim ne bileyim.

Oturttu, çay kahvaltı için ısrar etti, yarın kahvaltı yapmayacaksın dediler, kızlar beni bekliyor, geldim, 14 yaşındaki çocuğu karşısına aldı, 1 saatten fazla Türkiye’den dünyadan bahsetti, o kadar etkilendim ki, kendi kendime görev verdim, bu adam çok mühim adam, buna birisi bir şey yapar dedim, onu korumak istedim, evden kaçtım, bir tane odun belime soktum, pazardan meyve bıçağı aldım, apartmanın önünde nöbete girdim, ertesi gün yakaladım tabi. Ben idamla yargılandım, 802 ihtilal mahkemelerinin zabıtlarında da vardır, bugün ben vatanseversem, Türki Milletinin birliğinden yanaysam, Türkeş’in rahle-i tedrisinden yetişip, Atatürk’ün kendisinin de tanımladığı Türki Milliyetçisiyim.

Benim o tarihten bugüne kadar çiğim hiç değişmemiştir. Mücadelem Türk Milliyetçiliği mücadelesidir, vatan savunmasıdır. Ben kendime siyasetçi demiyorum, siyasi mücadeleci ve vatansever Türk Milliyetçisi diyorum. Ölene kadar bu çizgimde değişiklik yok. 12 Eylül ihtilalinde MHP’nin Genel Sekreter Yardımcısıydım, idamdan yargılandım. Mamak’ta çok ciddi sıkıntılar yaşadım. Sonra siyasi yasağımız geldi. Yasaklar sırasında ANAP’ın kuruluşuna dışarıdan katkı sağladık. Yasaklar kalkınca ANAP’a girdik, orada MKYK üyesi olduk, Genel İdare Kurulu Üyesi olduk, Genel Başkan Yardımcısı olduk, Seçimişleri Başkanı olduk, Genel Sekreter olduk, iki dönemde Yalova’dan milletvekili olduk. Bu hükümetten önceki 57.hükümette de ANAP’dan Çalışma Ve Sosyal Güvenlik Bakanı oldum. Bu yaptıklarıma baktıkları zaman, insanlar beni bir yere oturtamıyorlar, onları gayet iyi anlıyorum çünkü anladıkları tipte bir siyasetçi değilim, aykırı, ters bir adamım. Bakın 2 senedir benim kızım işsiz, insanlar hala kızına oğluna iş bulmak için arıyorlar. Türkiye’yi bölmek isteyen, Kürdistan topraklarını Kürtlere vereceksiniz diyen Şerafettin Elçi’nin kızını Davutoğlu, Başbakanlığa müşavir yaptı.

“YAŞAR OKUYAN’IN KIZI OLMAK ARTI GETİRMİYOR”

Siz de ister misiniz kızınızı alsın müşavir yapsın?

Hayır ben bir şey istemiyorum, ben kızıma devletten iş istemiyorum, grafik tasarımdan mezun, tanıdığımız insanları aradık, korkularından dönmediler. Yaşar Okuyan’ın kızı olmak artı getirmiyor, yarın ne olur bilmiyorum. Biz Çalışma Bakanlığımız sırasında devrim niteliğinde 5 tane yasa çıkarttık. 1952 Türk-iş beyannamesi bu 5 amaçla kuruldu. İşsizlik sigortası, iş güvenlik yasası, sigortasız çalışmanın önlenmesi, tarım ve orman kesimindeki işçilerin hakları, sendikalar arasında güç birliğinin sağlanması. 50 senedir gelen bütün hükümetler, bütün seçim kampanyalarında Türkiş Konfederasyonunun 1952 yılında koyduğu bu ilkeleri taahhüt ettiler. Hiçbiri çıkartamadı, ben 57.hükümette Çalışma ve Sosyal Bakanı olduğum dönemde 4 tanesini hayata getirdim, bir de bunlara ilaveten kamu çalışanlarının sendika yasasını ve bireysel emeklilik yasasını çıkarttım. Mesut Yılmaz, İş ve Güvenlik yasası görüşmelerinde yasayı geri çekmemi istedi, üzerime çok baskı yaptı. Kızıma niye iş bulamıyorum? Bakanlık dönemimde bir holdingin patronu, “Senin hayatını bitirecekler” dedi. Bunları yaşadık.

“3 PARTİLİ KOALİSYON TABİ Kİ ZOR”

57. Hükümet’te görev aldığınız 3.5 yıl yoğunluğunuzu anlatırken ”Yaşamımda değişen tek şey, arabamı kendim kullanıyor ve daha fazla uyuyorum” demiştiniz…Sizi yoran kendi görev alanınıza giren işler miydi, koalisyonun ortasında kalmak mı?

ANAP zaten kendi içinde koalisyondu. 3 Partili koalisyonun tabi ki zorlukları vardır ama ben en büyük zorluğu kendi partimin içinden gördüm. MHP ve DSP Bakanlarıyla zaman zaman itilaflarımız oldu ama en büyük zorluğu, dördüncü ortak Kemal Derviş’ten gördüm. Zaten 57.Hükümeti yıkan iki kişi var, biri Bahçeli, biri Kemal Derviş. Onunla çok anılarımız var, zor kurtardı elimden kendini. “Emekli maaşlarını ödemeyeceğim” diye bana resmi yazı yazdı.

“KEMAL DERVİŞ AMERİKAN PROJESİDİR”

“KEMAL DERVİŞ İLE DANS ETMEYİ ÇOK  İSTERİM”

Peki ekonomi politikalarını düzeltmek adına Kemal Derviş’e sarılıyor olması, çaresizliği mi?

Kemal Derviş Amerikan projesidir. CHP, Amerikan projesi diyemem, partiyi ayırıyorum. CHP’ yönetimi, Amerika projesini devreye sokmaya çalışıyor. Sosyal Demokrat olduğunu ifade eden bir parti Kemal Derviş gibi bir adamı, ekonomide Başbakan Yardımcısı yapacağım demesi, burada bir terslik var, ya CHP sosyal demokrat kimliğinden çok uzaklaşmış, kimsenin haberi yok, veya Kemal Derviş sosyal demokrat anlayışa göre bir değerdir. Bir tv programında Kemal Dervişle dans etmeyi çok isterim. Bugünkü koalisyon çalışmaları çok komik.

“KOALİSYON KORKULU RÜYA DEĞİL”

“ZOR BİR DÖNEMDE BAŞARILI BİR KOALİSYON YÜRÜTTÜK”

Koalisyon denilen şey korkulu bir rüya gibi geliyor size?

Hayır koalisyon korkulu rüya değil. Biz 3,5 sene hem de 3 parti; DSP, MHP, ANAP. İdeolojik kimliklerine baktığınız zaman Türk Milliyetçisi, Sol Parti, liberal bir parti bu 3 parti çok önemli işler yaptılar. Biz hükümete geldik, 17 Ağustos depremi oldu, 18 bin 860 insanımızı kaybettik, 52.400 küsur insanımız yaralandı. Güven oyunu 30 Mayıs’ta almıştık. Bunun ekonomik maliyeti 18 Milyar Dolar. Arkasından 12 Kasım Düzce depremi yaşadık. Bir de çok ciddi ekonomik sıkıntılarınız var, IMF ile stand  by anlaşması yapamıyorsunuz, o sırada Kemal Derviş başımıza bela oldu. Rusya’dan, Arjantin’den gelen ekonomik kriz Türkiye’yi vurdu, bankalar battı. Ona rağmen o süreçte çok ciddi ekonomik yasalar çıkarttık. Merkez Bankasının özerk hale gelmesi bizim dönemimizde oldu, Enerji Piyasası düzenleme Denetleme Kurulu Yasasını biz çıkarttık, Bankacılık Denetleme Düzenleme yasası…Kemal Derviş’ten sonra çıkartılan yasalar Yabancı yatırımlarını garanti altına alan yasalardır. AKP-CHP koalisyonu kurulur da, CHP Kemal Derviş’i devreye sokuyorsa, bilin ki yabancı yatırımcıların menfaatleri için oradadır. Türkiye’nin menfaati ile alakası yok. Biz en zor dönemde gayet de iyi bir koalisyon yürüttük.

“CHP İLE KOALİSYON 6 AY YÜRÜMEZ”

 O gün öyle bir ortamdan böyle bir koalisyon çıktıysa bugün haydi haydi yapabilirler mi demek istiyorsunuz?

O günün koşullarıyla bugünün koşullarını birlikte irdelemek lazım. Bugün çok ciddi bir kutuplaşmaya gidildi, bu koalisyon kurulma noktasında ve devamında da çok zordur. Bizim hükümette partiler arasında bir rahatsızlık beklenirken, ben kendi partimden insanlarla sorun yaşıyordum, Sümer Oral ile, Kemal Derviş ile. Ama bugünkü koalisyon görüşmeleri çok komiğime gidiyor, Aziz Nesin sağ olsa bugünkü koalisyon görüşmeleri ile ilgili 500 sayfalık mizah yazardı. AKP olarak, CHP olarak heyet oluşturuyoruz, vs. Bizim hükümeti 3 kişi 1 haftada kurdu. Her toplantıdan sonra basın toplantısı. Böyle koalisyon kurulmaz. Tayyip Bey koalisyon çalışmalarına negatif yaklaşıyor. Bu negatif yaklaşımı işin prensibi bakımından doğru değil ama sonuç itibariyle kamuoyunda Tayyip Beyin bu yaklaşımı daha artı yazacak. Bütün partiler dalga geçiyor. Bahçeli daha seçim akşamı, biz halk ana muhalefet görevi verdi, diyor. Sen bir parti değil misin, bir siyasi hareket iktidar olmak için kurulur. İstemiyorum diyor. Erken seçim ihtimali yüksek. CHP ile koalisyon kurulsa bile 6 ay götüremezler. Çünkü kuruluş zemini komik. Böyle bir zeminde olmaz.

“AK PARTİ 13 YILDIR İKTİDARDAYSA, MUHALEFETİN ÇAPSIZLIĞINDANDIR”

“CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMİNDE AKP KAYBETTİ”

2002’de Ak Partiyi iktidara getirenin, erken seçim kararı alınmasına neden olanların Derviş ve Bahçeli’yi gösterdiniz. Peki 2002’den sonra Ak Partiyi iktidarda tutan şey neydi? 

İç ve dış dinamikleri de gözden geçirerek 3-4 neden bulabilirsiniz ama %90’ı muhalefetin çapsızlığı nedeniyledir. 13 sene geçmiş ve hala birinci parti AKP. Bir seçim yapılmış, millet koalisyon diyor, beceremiyorlar. HDP’yi saymıyorum, MHP “oynamıyorum” diyor, niye oynamıyorsun, dernek misin sen, ne biçim partisin sen? CHP ve MHP’ye oy veren seçmenin önemli bir kısmı “kerhen” yani çaresizlikten gitti oy verdi. Erken seçimde MHP %30 mu alacağını zannediyor? CHP tek başına iktidar olacağını mı zannediyor. Bu son seçimlere katılma oranı %84,9, büyük bir katılım. Koalisyon kurulmaz veya 3 ay sonra dağıldığı vakit, %10 seçmen sandığa gitmeyecek, seçime katılım %75 civarına inecek, AKP’nin oyları düşse dahi, geçen seçimden daha az katılım olursa, aynı cumhurbaşkanlığı seçimindeki gibi olacak. AKP’nin oy oranı yukarı çıkacak. Cumhurbaşkanlığı seçiminde AKP kazanmadı, hatta kaybetti, %52’ye çıktı çünkü katılım o kadar düşük ki, %74,6’ya düştü. Katılım çok önemli belirleyici olacak. Bir seçim olacak, sokaktaki vatandaş olarak kime oy vereceğim, muhalif olan, AKP’ye oy vermeyecek olan vatandaşlar, ya gitmeyeceğim diyor  ya da Allah kahretsin verelim diyor. Niye 13 sene kaldı? Yaptığı bütün işler kötü müydü, 13 sene bir  iktidar her şeyi kötü yapamaz. Ben AKP’nin yaptıkları veya yapamadıkları noktasındaki şeylere pek girmiyorum.

“ÇÖZÜM SÜRECİ: İHANET SÜRECİ”

“KÜRT SORUNU YOK, KÜRTÇÜLÜK SORUNU VAR”

“ERDOĞAN KENDİ HAREKETİNİN LİDERİ”

Miting için Yalova’ya gelen Erdoğan’ı 2 sefer hatta elinizde bir buket çiçekle “Hoş geldiniz, Allah Kolaylık versin” sözleriyle karşılamıştınız. Bu konuda epeyi spekülasyon olmuş, halkın dağılarak size cevap verdiği bile yazılmıştı. Siz yine de bazı konularda Erdoğan’ın ve Ak Partinin hakkını teslim ediyor musunuz? 

Ben Tayyip Bey ile 1977’den beri tanışırız, Abdullah Gül’ü 1967/68  Milli Talebe Birliğinde beraberdik. Tayyip Erdoğan, beğenelim beğenmeyelim kendi hareketinin lideri. İki, 24 saat çalışan bir adam. Bizim imam Cuma günü okuyor, Muhalefet liderleri de hutbesini Salı günleri mecliste okuyor. Ve bazıları da önlerindeki yazılı kağıttan okuyamıyor. 13 yıl tek başına iktidar. Kanunlar çıkartıyor. Kararlılık içerisinde 13 sene Türkiye’ye tek başına iktidar, anayasayı tek başına değiştirmeye muktedir önemli bir çoğunluk. Yaptığı yapamadığı hizmetleri bir tarafa bırakıyorum. Hatta bu yolsuzluk hikayeleri çok ciddi konulardır ama ben Yaşar Okuyan olarak içime sindirmem mümkün değil ama onu da bir tarafa koydum. İki konuda yapılan işlerin sonuçlarının Türkiye’ye verdiği zararın telafisi yok. Biri cemaat. Beraber yaptılar, 17-25 Aralık soruşturmasına kadar birlikteydiler. AKP iktidara geldiğinde milli görüşten gelenler derhal ihalelere girdiler. Cemaat dediğimiz kesimden gelenler de bizzat Tayyip Bey tarafından devletin kadrolarına yerleştirildiler, o zamana kadar problem yoktu ama 17 aralık hadisesi ortaya çıkınca cemaat oldu paralel yapı, Fethullah Gülen terör örgütünün lideri. Bu hadisenin çok ciddi tahribat yaptığını, yapmaya devam ettiğini söyleyelim. Erdoğan harp akademilerinde günah çıkarttı, biz bu konuda çok hatalar yaptık, dedi. İkincisi de, çözüm süreci. Bu ihanet süreci. Tayyip Beyi bu konuda yanıltan iki kişi oldu, biri Beşir Atalay, biri İhsan Arslan. Bir tanesi de Yalçın Akdoğan. Türkiye’de bir sorun var ama bu Kürt sorunu değil Kürtçülük sorunu. Kürt sorunu varsa, Türk sorunu da var, Çerkez sorunu da var…ama Türkiye’de Kürtçülük, bölücülük, silahlı PKK sorunu var. Benim affedemediğim tek konu çözüm sürecidir.

“ÇÖZÜM SÜRECİ 80 MİLYONUN ANASINI AĞLATACAK NOKTAYA GELDİ”

“HALAMIN OĞLU BEN İKTİDARDAYKEN ŞEHİT OLDU”

Barış süreciyle ilgili iktidarın Alpaslan Türkeş’i göstermesini eleştirmiş,  ‘Türkeş Türkeş bugün sağ olsaydı siz görürdünüz o çözüm sürecini” demiştiniz. Barış Süreci bu kadar kötü bir şey miydi, savaş sürecinin yanında? 

Ömrümü bu konunun üzerine inceleme yaparak geçirdim. PKK taşeron bir örgüt. Muhatap alınacak bir örgüt değil. Bunun arkasına girdiğiniz vakit, Amerika var, İsrail var, İngiltere var, kendimizi kandırmayalım. Ortadoğu coğrafyasındaki her pisliğin altında bu üç ülkenin imzası var. Karşınızdakiler, kendi iradelerine göre hareket eden unsurlar değil. Yanlışlar vardı deniliyor, o yanlışlar Türklere de yapıldı, Diyarbakır cezaevinde işkence yaptılar, Muhsin Yazıcıoğlu’na da Türk diye işkence yaptılar, ne yapalım dağa mı çıkalım? -20 derecede Mamak’ta bana 20 sefer istiklal marşı okuttular. İstiklal Marşını ret mi edelim? Bunları masaya yatırmazsak laflar güzel, çözüm süreci, analar ağlamasın. Topyekûn 80 milyonun anasını ağlatacak noktaya getirdik. Kim ister? Benim öz halamın oğlu, 1998 yılında ANAP iktidarda, ben iktidardayım, Gabar dağlarında beş arkadaşıyla şehit oldu. Bir de onun evveliyatı var. Halam giderken, bana “Sen bunun askerliğini Ankara’da yaptır” dedi, “Olmaz hala” dedim, torunum askerden yeni geldi, hiç karışmadım çekti kurasını askerliğini yaptı geldi. Halamın Şırnak’tayken oğlu rüyasına giriyor. Gecenin bir yarısı telefon geliyor, ertesi gün bir daha derken telefonlara çıkmadım, kardeşimi aramış, yurtdışına gittiğimi söyle dedim. Oradakilerin anası babası yok mu, istesem iki dakikalık iş. Üçüncü günü çocuğun şehit haberi geldi. Niye zenginlerin çocuklarından kimse yok, ölsün demiyorum, hangi siyasetçinin yakını ölüyor? Yoksul, fakir çocuğunun fıtratında ölmek var, madende, PKK’yla ölmek var…Buna isyan ediyorum. Süreçte boyuna taviz verdiniz, Oslo zabıtları, İmralı zabıtları ortada. Hakan Fidan denilen adam PKK liderleri ile konuşuyor. “Biz burada AK Parti hükümeti ve devlet olarak bu sürece zarar verecek olan ordu komutanlarını vs aldık, yerlerine çözüm sürecini destekleyen arkadaşları getirdik, bütün bunların yanında size düşmanlık edecek birisi varsa söyleyin biz gereğini yerine getirelim” diyor. Bunun neresi çözüm süreci? MİT Müsteşar Yardımcısı Afet Güneş: “Bütün şehirleri patlayıcılarla doldurdunuz” diyor. Ankara’yı, İstanbul’u, Antalya’yı kana bulacaklar daha durun….Sen bunların hepsine geçit verdin, Tayyip Erdoğan olarak verdin. PKK, Amerika’nın taşeronu, imha edeceksin başka yolu yok. Elinde silah olanı imha edeceksin. Teröristle mücadele ayrıdır, elinde silah varsa, devlete baş kaldırıyorsa oturtacaksın yerine, 5 tane mermiyi mıhlayacaksın kafasına, bak bakalım bir daha oluyor mu? Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir müsamaha yok. Türklerin Anadolu’ya 8 bin yıl önce geldiğine dair yazıtlar Yüksekova’da bulunmuştu. Resmi tescil Malazgirt Muharebesi. 1000 sene kız almışsın, kız vermişsin. Kürt’ü, Türk’ü diye bir şey yok. Adamın yedi sülalesi Türk, ama hain tasvip etmem ama adamın yedi sülalesi Kürt vatansever, bu topraklara bağlı. Bir şehidimizin öğretmen olan eşi, ben Kürdüm diyor, ama biz şerefsiz değiliz, çocuğumu yetiştireceğim asker yapacağım diyor. Kürt düşmanlığı yapmak, Türk düşmanlığı yapmak ihanettir. Ama Kürtçülük yapıyorsan…Şerafettin Elçi, Ecevit’in döneminde Bayındırlık ve İskan Bakanı oldu, 2011 seçimlerinde HDP’den bağımsız milletvekili oldu. “Bizim siyasi kimliğimizi tanıyacaksınız, bu topraklar Kürdistan toprağıdır, toprağımızı istiyor” diyor. Bu adamın  kızını Başbakanlık müşaviri yapıyorsun. Şırnak’a yaptığın havaalanına “Şerafettin Elçi” ismini veriyorsun, sana kızmayayım da kime kızayım? Erdoğan’a öyle öfkeliyim ki. Yolsuzluk konusunda da bu dünyanın öbür tarafı var.

“TÜRKİYE’Yİ BU HALE GETİREN ERDOĞAN’DIR”

“DAVUTOĞLU TERÖR İŞLERİNDEN ANLAMAZ”

Ak Parti iktidarı dönemine ait 60 adet Ak Yolsuzluk dosyası oluşturmuş ve bunu medya ile paylaşmıştınız. 

Onu çok güzel incelemişsin. Hür Partiyi organize etmemizin nedeni de diğer partilerin bu işlerle ilgilenmemesi. Erdoğan “Çözüm süreci bitmiştir” dedi. Türkiye’yi bu hale getiren Tayyip Erdoğan’dır. İlk defa TSK, PKK’nın içerideki ve dışarıdaki unsurlarına karşı harekat yapıyor. Mamak’taki hücrede bir jilet parçası bulsaydım, bugün yoktum. TSK içerisinde yanlış iş yapanlar var. Racit T. denilen biri var mesela ama onun bir altında Mehmet Refik ,Uzuner denilen bir albay var ki Allah rahmet eylesin. Bana komutan zulmetti diye TSK’nın karşısına geçemem.  Davutoğlu çözüm süreci devam edecek diyor, zaten Davutoğlu bu işlerden anlamaz. 23 Nisan çocuğu gibi.

“PKK, COĞRAFYADAKİ GELİŞMELERDEN CESARET ALIYOR”

Terör olaylarının bu kadar artması çok çeşitli spekülasyona bağlanıyor. Ak Parti iktidar olmak için yapıyor, MHP koalisyona gelmek için çözüm sürecini bitiriyor, HDP oylarını korumak için Ak Partiyi öne sürüyor…

Çeşitli spekülasyonlarla işi başka tarafa çekmeye gerek yok. PKK denilen illet, bu coğrafyadaki gelişmelerden cesaret alarak, yani Amerika ve İsrail’in açtığı, İŞİD gibi yeni bir örgütle alana giriyor, PYD, PKK ile alanı boşaltıyor ve ikinci İsrail devletini kuracak Barzani ve o bölgede. Demirtaş’ın Brüksel’de ne işi var. 14 tane gazeteciyi, savcının silahlı resmini yayınladı diye terör örgütü propagandası yapmaktan bu devlet dava açıyor. Peki o savcılara soruyorum, PKK terör örgütü değil mi, onun başına gidip geliyorlar. Kandil’de hatıra fotoğrafı çektiriyorlar.

“BAHÇELİ MHP’Yİ TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİNDEN UZAKLAŞTIYOR”

MHP mitinglerini Abdurrahim Karakoç’un şiirleriyle coşturduğunuz günler hala hafızalarda. Peki MHP sizin için adından söz etmek istemediğiniz eski bir sevgiliniz gibi, MHP ile paylaşmadığınız gelecek, paylaştığınız geçmiş adına üzgün müsünüz? 

MHP benim geçmişimdir ve MHP saflarında verdiğim mücadeleyi hiçbir pişmanlık duyarak anmıyorum. Bugün de MHP’ne benim hiçbir eleştirim yok. Sayın Bahçeli’yi ile MHP’yi ayırıyorum. Benim meselem Bahçeli ve yanındaki 8-10 kişi ile ilgilidir. Partisini Türk Milliyetçiliği noktasından uzaklaştırmakta. Ve bizim 57.hükümeti adeta bir görevli gibi Kemal Derviş ile beraber yıkma fonksiyonunu yerine getirdi. Şimdi de en kritik anlarda AKP’ye destek oluyor. İlahi bir tesadüf. Meclis Başkanlığında AKP’nin dışında bir imkan doğdu, AKP’ye teslim eden Bahçeli’dir. Yanındaki arkadaşları tenkit ediyorum çünkü onlar da biad etmişlerdir. MHP’ye, CHP’ye, AKP’ye bir şey söyleyemem, yönetimlerine söylerim. Ha HDP’ye söylerim. Bahçeli benim 40 yıllık arkadaşım. Ben Genel Sekreter Yardımcısı iken Sayın Bahçeli, Gazi Üniversitesinde asistandı. Küçümsemek için söylemiyorum.

“DEVLET BAHÇELİ GÖREVLİDİR”

O yıllar kitabınızda da, MHP’deki MİT Ajanını deşifre etmiştiniz. Meclis Başkanlığı tutumu da göz önüne alındığında Bahçeli’yi anlamak için Ferdi Tayfur dinleyenlerden misiniz?

Benim öyle bir gayretim yok, ben Devlet Bahçeli’yi çok iyi tanıyorum. Devlet Bahçeli görevlidir. Geçenlerde Pazar günü, rahmetli Türkeş’in başlattığı, ölene kadar da her sene gittiği Erciyes’te Türk Kurultayı olur, Bahçeli onu yasakladı. Neden yasaklıyor?

Bahçeli Türk Milliyetçisi değil mi yani?

Türk Milliyetçisidir, değildir bunu bilmem ama görevi var.

Görevi ne zaman bitecek?

O görev alanına göre.

“ÖCALAN’IN AFFI İÇİN HAZIRLANAN KANUN TASARISINDA MHP VEKİLİNİN İMZASI VAR”

Bekir Coşkun Bahçeli’ye sarayda bir oda diye yazmıştı. Bahçeli ise “Sarayı başlarına yıkacağım” demişti. İçeride partiden birinin kalması ihtimaline rağmen böyle isteyebilir mi? 

Yazıyı okumadım ama Bahçeli Tayyip Erdoğan’a çok ağır eleştiri getiriyor, en kritik anda AKP’nin ve Tayyip Erdoğan’ın stratejik olarak lehine davranıyor. Meclis Başkanlığında HDP destekliyorsa ben desteklemem, diyor. HDP’den sana ne? HDP Allah bir diyor, sen beş mi diyeceksin? Böyle bir siyasetçi olur mu? Bahane arıyor, ben seni döveceğim ama bir sebep bulmam lazım diyor. Milletvekillerinin özlük haklarıyla ilgili kanunun teklifinin altında senin partinin gurup başkan vekillerinin imzaları var. Bu ne ayak? Yan yana oturuyoruz, o el sıkmalarının fotoğraflarını unuttu mu kamuoyu? MHP, HDP’ye saldırıyor, HDP ne; PKK. Peki bu kadar hassas olan partinin sayın genel başkanı, Öcalan’ın ve PKK yöneticilerinin affı için hazırlanan kanun tasarısına imza atan adamı, niye iki dönemdir partisinden milletvekili yapar? Bahçeli ile ilgili çok fazla konuşmak istemiyorum. Ama MHP’yi tenkit etmiyorum, CHP’yi de tenkit etmiyorum.

“KILIÇDAROĞLU, İHALESİZ MAL ALDI”

“KILIÇDAROĞLU’NA GÖREVİ KÖTÜYE KULLANAMDAN DAVA AÇILABİLİRDİ”

2003’te kurulan yolsuzlukları araştırma komisyonun hazırladığı raporda  Sosyal Sigortalar Kurumu’ndaki yolsuzluklarla ilgili suçlanmıştınız. Kılıçdaroğlu’nun 5 milyar dolarlık yolsuzluk olayından yargılanmaktan Rahşan Affı ile kurtulduğu söyleniyor… 

Ben bunları anlattım. Eczacı Odasının amatör tiyatro topluluğu “Neşter” diye tiyatro yaptılar, ben de oynadım. Ama Kılıçdaroğlu’nun 5 milyar dolarlık ihalesiz mal alımından kaynaklanan, çeşitli yanlışlıklarından kaynaklanan SSK’ya, devlete 45 Milyar Dolar fazladan ödemeye yol açtı. Ama bundan kendisine 1 lira aldı, rüşvet aldı iddiasında bulunmadım. Böyle bir şey olsaydı onu mahvederdim. Kalbe takılan stend ihalesiz mal alımında 2.450-2.750 dolara satılıyordu, ihalesiz mal almanın bütün sorumluluğu Kemal Kılıçdaroğlu’nda. Sonra biz bunun üzerine gittik. Neşter ile ilgili iddianame hazırlandı. Çünkü 57.Hükümetten önce görevi ihmal ve görevi suiistimal konuları dahil Rahşan affı kapsamına girdi. Kemal Kılıçdaroğlu ile ilgili rüşvetten dava açamazdık çünkü öyle bir şey yok, tespit etsem söylerdim, kendisi buradan maddi istifade etti diye dava açamazsınız, görevi ihmal ve görevi suiistimalden dava açılabilirdi, o zaman da söyledim. İhalesiz bir bardak bile alamazsınız devlete. İhalesiz mal alınıyor, stendin iddianamesinde Savcı, araştırmanın sonucunda 2.450 dolara satılan stendin Türkiye’ye ithal fiyatı olarak 24 dolar tespit etti. Bunun hesabını ben soramadım çünkü affa takıldı. Sizin bir zararınız söz konusu olmuş ama zimmetine para geçirdi dersem mesul olurum.

“SİYASETÇİLERİN %80’İ KAMU RANTI İÇİN SİYASET YAPAR”

Temiz siyaset platformu da kurmuştunuz. Kılıçdaroğlu da temiz profil ile siyaset meydanına çıktı, siz bu profile uyduğunu düşündünüz mü ?

2.450 dolara satıldığını tesit edip iddianamesine koyan DGM Savcısı, CHP Muğla Milletvekili. Ömer Süha Aldan. Ömer Bey çok dürüst, namuslu bir insan. Bu söylediklerim Ömer Beyin, DGM Savcısı iken, tahkikatın içerisinde yer alıyordu. Onu hukuken suçlayamadık, affa uğradı. İhalesiz mal alıyor, aldığın ihalesiz malın karşılığı itibariyle arada fahiş bir fark var, bu da görevi suiistimal veya görevi ihmal ama o da affa uğradı. Bugün Türkiye’de siyaset mekanizmalarının içinde yer alanların hemen hemen hepsi, %80’i kamu rantı için siyaset yapar, yani hırsızlık için siyaset yapar. Başkent Üniversitesinde emeklilik sistemi ile ilgili ders veriyorum, her sene yeni gelen öğrencilere sorarım, siyasetçi olduğumu nazara alarak yazarsanız hayatınız boyunca bu dersten çakarsınız diyorum, siyaset deyince aklınıza gelen üç cümleyi yazın, dedim. Tamamı hırsız, namussuz, sahtekar yazıyor. Halk, otomatikman siyasetçiyi hortumculukla suçlar. Bu genel algı olarak da önemli bir bölümü doğrudur. Ama siyasetçilerin tamamı hortumluyor derseniz yanlış yaparsınız, ben bugün Bakanlık, Milletvekilliği yaptığım halde ciddi geçim sıkıntısı çekiyorum.  Dürüst insanlar elbette var, hepsi hırsız diyemezsiniz.

“BENİM ÇİZGİM BELLİ”

“12 Eylül döneminde yaşadıklarımı siyasi master gibi görüyorum. Bakan olduğumda mesela hiç kalabalıkların rüzgarına kapılmadım” dediniz. Peki bu aşamalardan sonra bugünkü siyaset arenasında Ak Parti sizden faydalanmak isterse cevabınız ne olur?

Benim çizgim belli, Ak Parti, CHP fark etmiyor. Vatan Partisinden aday olduk, bir çok arkadaş daha önceden olduğu gibi hep yadırgadılar. “Senin orada ne işin var” dediler. Ben de onlara: “Senin oy verdiğin partide ne işin var” diyorum. Mutlu musun, yok. Şu yanlışları yapıyor mu, evet. Bugünkü meselem bir şeyi savunmak veya kınamak meselesi değil. Yaşar Okuyan cins bir adam.

Doğu Perinçek, sizi tarif ederken, “Milliyetçi kesimin cefakar isimlerinden” Ahmet Hakan da “İyiden iyiye ulusallaşanlardan” ifadelerini kullanmışlardı. Kardeşinizin “Faşist” söylemi üzerine de epeyi açıklama yapmıştınız. Bu tanımların arasında bir yere oturtmak lazım sizi…

Ben 14 yaşından beri memleket meseleleriyle uğraşıyorum, burada ticaret yapmıyorum, her gün 27 gazete okuyorum.

“ERDOĞAN, ÇÖZÜM SÜRECİNDE HATA YAPTIĞINI SÖYLERSE ELİNİ ÖPERİM”

“Benim siyaset anlayışımla, benim dünya görüşümle, AKP’nin siyaset anlayışı hiçbir şekilde bağdaşmaz.” demiştiniz.  Sizce Ak Partinin siyaset anlayışı ne, halkta nasıl bir karşılığı var? 

Dedim, hala da söylüyorum çünkü Ak Partiye yanlışlıkları itibariyle bir şeyler söylüyorum. Babacan’ı nasıl eleştiriyim. AKP’nin Bakanı, Başbakan Yardımcısı. Ama yaptığı işlere, konuşmalara bakıyorum, kendisi hakkında hiçbir şaibe yok,  sırf AKP’li diye onu eleştiremem, ben AKP’den bir sürü yakın arkadaşım var. Bir kısmı maşallah, bir kısmı gerçekten vatansever. Ben AKP’nin genel merkez yapılanmasına takılıyorum. Ahmet gider, Mehmet gelir. Tayyip Erdoğan bile düzgün iş yapıyorsa bir şey demem. Erdoğan, Paralel yapıda bizim de hatalarımız oldu deyince, ben de Halk Tv’de “Tayyip Erdoğan’a buradan sesleniyorum, siz bu konuda yanlış yaptığınızı kabul ediyorsunuz, bu ihanet sürecini hala devam ettiriyorsunuz, bunun için de çıkın deyin ki: Bizim istediğimiz bu değildi, bu çözüm sürecinde ciddi hata yaptık” deyin ve gereğini yerine getirin,  ben Yaşar Okuyan olarak senin elini öperim, dedim. Bunu söyleyecek siyasetçi kolay kolay yoktur..

“DAVUTOĞLU BAŞBAKANLIĞI ÖĞRENMEYE ÇALIŞIYOR”

O Yıllar adlı kitabınızda, hapiste Ecevit ile Türkeş’in pingpong oynamalarından söz etmiştiniz. Sizin siyaset anlayışınızda olmaza yer yok…İddialarınız ve sonrasında hissettiklerinize gelelim…2006’da, “Bu seçimde AKP kesinlikle birinci parti olmayacaktır. Bu bandı saklayın, eğer AKP birinci parti çıkarsa, kırk yıllık siyaset hayatım boşa geçmiş, derim ve herkesten özür dilerim. ” Yalova seçimleri sırasında da AKP, Yalova’da 2-0 kaybeder. Bu lafımı bir kenara not edin, Tayyip ile kapışmak çok iyi olur” demiştiniz. Ak Partinin iktidarı kaybetmesi en çok kimleri sevindirir? 

AKP ile Sayın Davutoğlu ve Sayın Erdoğan’ı ayrı ayrı irdelemek lazım. Ben bütünsel olarak bakmıyorum. Davutoğlu Başbakanlığı öğrenmeye çalışıyor. İyi ve pozitif, devamlı gülümsüyor ama bu dönemde Başbakanlığı yönetebilecek bir potansiyel görmüyorum onda. Beğenelim, beğenmeyelim. Tayyip Erdoğan’ın Davutoğlu’ndan memnun olduğunu zannetmiyorum, Erdoğan’ın çok sıkıştığını, paçasını kurtarmak için seçimi zorluyor vs yorumları yapılıyor. Tamam o niyette olsun, şuandaki sonuca bakarım. Erdoğan her hâlükârda artılarıyla, eksileriyle kendi hareketinin lideridir, AKP bir parti. Amerika ve İsrail Erdoğan’ın üzerini çizdi.  Bu filmi 15 sene önce yaşadık. Öcalan’ı Amerika yakaladı teslim etti. Ecevit dedi ki: “Amerika niye teslim etti anlamadım” ben de dedim ki: “Sayın Başbakanım kucağımıza bomba bıraktı” Seçim kararı alındı. Kamuoyu araştırmaları o dönem, ANAP %27 aralığında, CHP barajın altına inme noktasında, MHP barajın altında. Öcalan geldi, en az 10 puan Ecevit “Yakaladım” algısıyla, 10 puan da MHP  “Asacağım” algısıyla alır, dedim. Denizli Milletvekilimiz Beyhan Arslan, Mesut Bey seni arıyor dedi, ben de o gün seçim kampanyası için 16 ilden 1.650 kişiye propaganda eğitimi veriyorum, “Abdullah Öcalan yakalandı” dedi. Bizim bütün stratejimiz gitti. Nitekim biz bir sonraki seçimde %12 ancak aldık. 57. Hükümet kuruldu. Hemen akabinde, Amerikalılar arzı endam ettiler. Resmi heyet geldiler, İncirliği açın, Irak’a operasyona başlayacağız, hazırlıklı olun, dediler. Ecevit direndi, diğer liderler Ecevit’in yanında durdular. İlahi bir tesadüf, üç konunun startı aynı tarihlerde verildi. Tam o sırada 17 Ağustos ve 12 Kasım depremi oldu. Biri, Ergenekon şemasıyla resmi kayıtlara girdi, ikincisi 57.hükümetin tasfiyesi için açıktan start verildi. IMF ile stand by yapamıyoruz, Amerika Kemal Derviş’i tavsiye etti, getirttik, önümüzde bir sene varken, ekonomiden sorumlu devlet bakanı erken seçim  ilan etti, üçüncüsü de AKP’nin kuruluşu. Yenilikçi hareket diye bir kitap var, Nasuhi Güngör yazdı, 2001 yılında yazdığı kitabı 30 sefer tv’lerde anlattım, itiraz gelemedi.  O kitabı al, yenilikçi hareketin ne zaman start verildiğini gör. Önce İslamcı geçinen yazarlarla toplantılar yapıldı.

“AK PARTİ AMERİKA PROJESİ”

“AMERİKAN-İSRAİL FİLMİ ŞİMDİ TAYYİP BEYE OYNANIYOR”

“AMERİKA VE İSRAİL ERDOĞAN’I SİLDİ”

Yani Kemal Derviş gibi Ak Partinin de Amerikan projesi olduğunu söylüyorsunuz…

Ben söylemiyorum…O kitap söylüyor. Abdurrahman Dilipak da söyledi. Merkez Partisinin genel başkanı ile bir yemek yemişler, Abdürrahim Karslı  vs. AKP’nin kuruluşu ABD ve İsrail projesidir, diyor. Orada bir proje oluşturdular, Ali Bulaç bizi kullanıyorlar, ben bu toplantılardan çıktım dedi, Dilipak da bunu yazdı. Önce projeyi Erbakan’a anlattılar, Erbakan ‘Hayır’ dedi, aynı projeyi Muhsin Yazıcıoğlu’na gittiler, o da ‘Hayır’ dedi, sonra Abdullah Gül’e gittiler, o da Tayyip Bey ile görüşeceğim dedi, Tayyip Beye anlatıyor, bizi millet perişan eder diyor, Gül gizli kalır diyor, -Gizli kalmazsa, “İnkar ederiz” diyor. Amerikan-İsrail filmi şimdi Tayyip Beye oynanıyor. Bunu onun için anlatıyor. Ak Partin kaybetmesini en çok kim ister sorun önemli çünkü. Refah partisi kongresini hatırla. Erbakan’a siyaset yasağı geliyor, Recai Kutan’ın karşısında yenilikçi hareket diye bir şey oluşuyor, Tayyip Erdoğan 1954 doğumlu, ben 50 doğumluyum, Yaşar Okuyan ne kadar yeniyse bunlar da o kadar yeni ama küresel güçler sizi pışpışlıyorsa gidersiniz. 27 oyla kaybetti, o sırada Anayasa Mahkemesi Refah Partisini kapattı, ilahi tesadüf, arkasından hemen Ak Parti kuruldu, sonra Amerika’nın projesi Kemal Derviş ve Bahçeli hükümetin yıkışında görevlendirildi. Ak Partinin önü açıldı. Amerika ile çok iyiydi ilişkiler, Amerika’nın ve İsrail’in bir bölümü, o projelere destek verilmesine rağmen, Tayyip Bey karşı çıkmaya başladı, Yeni Osmanlıcılık rüyasına girişti, sonra Cüneyt Zapsu Başbakanın danışmanı iken, “Tayyip Erdoğan’ı silmeyin, kullanın, sifonu üzerine çekmeyin” dedi, ne kadar ağır bir laf. Ondan sonra Amerika sifonu çekmedi, kendine göre kullanmaya çalıştı. Gelinen noktada Erdoğan, hem Amerika’nın, hem de İsrail’in sildiği bir adam. AKP’yi silmiyor, Tayyip Erdoğan’ı siliyor. Şimdi Amerika ve İsrail, kendisine daha uygun bir projede sıkıntı vereceğini gördüğü için Tayyip Erdoğan’ı uzaklaştırmak istiyor. Bu, cemaatle bir deneme yaptı, arkasından bir sürü şey oldu, Erdoğan dimdik durdu, taktir etmek lazım, bu kadar şeye direnmek mümkün değil. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde MHP ve CHP’nin ekmek arası döner gibi lanse ettiler.

“TÜRKİYE BÖLÜNMEYE GİDİYOR”

Ak Parti Amerika’nın projesi, CHP de…diyorsunuz. O zaman bu ülkeyi Amerika yönetiyor…

CHP’nin Amerikan Projesi değil dedim mi, CHP’nin yönetimi Amerikan projesine hizmet ediyor. Bahçeli, Amerikan Projesine hizmet ediyor. CHP’nin ve MHP’nin genel merkezi ve arkadaşları, “Biz burada yanlış yaptık” deyip vatansever çizgide buluşsun ben destekleyeyim. Aynı şeyi AKP için, Erdoğan için söylüyorum. Çünkü bugün geldiğimiz nokta bunları aştı, Türkiye bölünmeye gidiyor, parçalanmaya gidiyor. Bu noktada Ahmet, Mehmet ne yaptıysa yaptı, Türkiye’nin küresel güçlerin saldırı karşısında bu vatanı savunmamız lazım. Tayyip Erdoğan, Kılıçdaroğlu, Perinçek de dahil savunma noktasında birleşmemiz lazım.

hulyam-5

“BAHÇELİ-ÇARŞI HERŞEYE KARŞI”

“PKK İSYAN BAŞLATTI”

MHP ile görüşmeler başlıyor…AK Parti-MHP Koalisyon beklentiniz var mı? 

Bahçeli herhalde en yakınındaki de anlamakta zorluk çekiyordur, “Çarşı herşeye karşı” Müsamere oynuyorlar, böyle bir koalisyon kurulmaz. Ön görüştük, arkadan görüştük vs…Her gün 3-5 tane şehit haberi geliyor. İktidarı ve muhalefeti müsamerecilik oynuyorlar. Ama her gün şehit cenazeleri geliyor. TBMM, iktidarıyla muhalefetiyle büyük bir vebal altındadır. PKK saldırırken, hala bir araya gelip Türkiye’nin önemli meselelerini konuşabilmeyi, hükümet kurmayı becerebilmiş değiller. PKK zaten KCK’sı vs Türkiye’ye karşı serhildan yani isyan başlatmışlar.  Türkiye’ye düşen görev de bu isyanı bastırmaktır, bastıracaktır. Elinde silah olup askere, polise kurşun sıkanı imha etmek, Türk devletinin görevidir.

“ERKEN SEÇİMDE AK PARTİNİN OYLARI ARTAR”

Erken seçimden hangi parti karlı çıkar?

Türkiye erken seçime giderse, bu aslında seçimin tekrarı olur. Erken seçim bir iki sene devam eder de öyle uygulanır ama Türkiye’de ilk defa seçimin tekrarı olacak. Seçmenin katılımı azalırsa, her partinin oyları aşağı çekilse dahi, Ak Partinin oyları aşağı inse de, cumhurbaşkanlığı seçimlerinde olduğu gibi oy oranının artabileceği sürpriz sayılmaz.

“TÜRKİYE SEÇİME VARAMAYABİLİR”

Katılım yüksek olursa Ak Parti terör olaylarından nasibini nasıl alır? 

Sonuçlar aynı olur. Kolay değil. Öyle olaylar dönüyor ki, insanlar burnundan soluyor. Bir olayla Türkiye’nin, siyasetin çehresi değişir. Halk galeyan halinde. Allah korusun Türkiye seçime varamayabilir. Erken seçim kararı alınsa dahi, seçime gitme şartları bu şekilde devam ederse çok zorlaşabilir. Bunu temenni olarak söylemiyorum, endişe olarak söylüyorum.

İlgili Haberler

Dünyadan
28 Mart 2024
Hollywood Efsanesi Marilyn Monroe’nun Ebedi İzleri: Mezar Yanı Açık Artırmaya Çıkıyor

Hollywood Efsanesi Marilyn Monroe’nun mezarının yanıt açık arttırma ile satılacak. Hollywood’un unutulmaz siması Marilyn Monroe’nun, ölümünden altmış yıl sonra bile sarsılmaz bir ikon olarak kalmaya devam etmesi, mezarının yanındaki alanın satışa sunulmasıyla bir kez daha kanıtlanıyor. Monroe’nun mezarının bulunduğu Los Angeles’taki konum, Playboy’un kurucusu Hugh Hefner’a oldukça yakın bir mesafede yer alıyor. Bu özel mezar […]

Dünyadan
28 Mart 2024
Fransa’da PKK yandaşları havalimanında terör estirdi

Fransa’da bir grup terör örgütü PKK yandaşı, sınır dışı edilmek istenen terör destekçisi bir kişinin gönderilmesini engellemek amacıyla havalimanında görevlilere saldırdı. Olaylarda 3 kişi yaralandı. Son dakika haberine göre Fransa’da hakkında sınır dışı edilme kararı olan PKK’lı Finans Korkmaz’ın Türkiye’ye iadesi gerçekleşeceği sırada bu iadeye karşı çıkan terör örgütü yandaşları Charles de Gaulle Havalimanı’na geldi. […]

Genel
27 Mart 2024
Tiktok’tan çocukları taciz eden şahıs ruh ve akıl sağlığı hastanesine götürüldü

Tiktok hesabından canlı yayın açarak çocuklarla bağlantı kurup cinsel içerikli sohbet yaptığı tespit edilen Mehmet Akbulut isimli şahıs gözaltına alınmıştı. Akbulut Ruh ve akıl sağlığı Hastanesi’ne sevk edildi. Tiktok’tan canlı yayın açarak çocuklarla bağlantı Kuran ve cinsel içerikli sohbetler yapan tiktok fenomeni Mehmet Akbulut, Erbaa Cumhuriyet başsavcılığının talimatı üzerine gözaltına alınmış ve akıl sağlığı raporu […]

Genel
27 Mart 2024
Düzce’de feci kaza: Çok sayıda yaralı var

Düzce’de bir yolcu otobüsü yüksek hız sebebiyle bariyerlere çarptı. Feci kazada ilk bilgilere göre 17 kişi yaralandı. Düzce’de Anadolu otoyolunda meydana gelen trafik kazasında Ankara’ya giden Efe Tur firmasına ait bir yolcu otobüsü Aşırı hız nedeniyle kontrolden çıktı nokta otobüs bariyerlere çarparak durabildi. Feci kazada 2 şoför ve bir muavinin de aralarında bulunduğu 17 kişi […]