SOSYAL MEDYA HESAPLARIMIZ

MOBİL UYGULAMALARIMIZ

Paylaş
veya
aşağıdaki bağlantıyı paylaşın:

BU SESLERE KULAK VERİN

Yayınlanma:
ABONE OL
BU SESLERE KULAK VERİN

Son birkaç yıldır Tıp ve diş hekimliği eğitiminin sürekli kötüye gittiği, bunun sebepleri ve çözümleri konuşulmakta, yazılmakta ve anlatılmaktadır. Bu kötü gidişe dur denmez ise birkaç yıl sonra ülkemizde yetişmiş, bilgili ve kaliteli doktor, diş hekimi kalmayacağı ve her fırsatta yerden yere vurulan geçmişteki kötü günlerin bile mumla aranabileceği belirtilmektedir.

İnsanlarımız şunu unutmamalıdır; İyi sağlık hizmeti sadece doktora gidip muayene olabilmek ve eczaneden ilaçlarını rahatlıkla alabilmek değildir. Tabi ki bunlar çok önemli hususlardır ama sağlık hizmetinin sadece bir kısmıdır.
Ve insanlarımız yine unutmamalıdır ki; kendinizin, evlatlarınızın canını emanet ettiğiniz doktorlar iyi bir eğitimden geçmemiş ise sizler hizmet aldığınızı, muayene, tedavi olduğunuzu sanırken başınıza neler geldiğini hiçbir zaman bilemezsiniz. Hepimiz bilmeliyiz ki sağlık siyasi değil, hayati bir konudur.
Üzücü olan insanımızın muayene olabilmek ile tedavi olmak arasındaki farkı anlayamamış olmasıdır. Acı bir gerçektir ki son yıllarda gerçekten hasta olan insanların tedavilerinde başarı oranı giderek düşmektedir. Bunun en büyük delili de çok genç bir nüfusa sahip olmamıza rağmen dünyanın en sık doktora giden ülkesi olmamızdır.
İyi sağlık hizmeti olabilmesi için; kaliteli fakültelerde, kaliteli hocalar tarafından, kaliteli zaman ayırılarak, iyi eğitilmiş, ahlaklı, insanları seven, işini iyi bilen, cesur, dürüst hekimlere ihtiyaç vardır. Aksi takdirde; daha mezun olduğu gün ne kadar çok hasta bakarsan o kadar çok para kazanırsın dayatmasıyla mesleğe başlayan, hasta içerdeyken bekleyen hastaların getireceği puanları hesap eden, iyi yetişmemiş, yetersiz hekimlere muayene olabilmek ve bunların yazdığı ilaca kolayca ulaşmak hiçbir şey ifade etmez.
Herkes iyi bilmelidir ki;
Hekimi daha çok paraya ulaştırmak adı altında hekimleri esir alan ve hocaları eğitimden uzaklaştıran Tıp ve Diş Hekimliği fakültelerine dayatılan performans sistemi belası kaldırılmadan,
Hocaların vaktini öğrenci ve asistan eğitimine ayırmaları için gerekli tedbirler alınmadan,
Öğretim üyesi sayıları yeterince artmazken, hocalar sistem problemleri sebebiyle istifa edip özel hastanelere giderken sırf popülizm adına artırılan öğrenci kontenjanları normale indirilmeden,
Hocası olmayan, laboratuvarı, klinikleri ve teknik imkânları sağlanmadan mantar gibi açılan fakülteler bu ülkenin kaderiyken, burada ne sağlık eğitimi olur ne de sağlık hizmeti olur.
Bu konuda sıklıkla yazan, mesleğini, memleketini, ülkesini, insanlarını, meslektaşlarını, öğrencilerini önemseyen biri olarak bu yıl Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi mezuniyet töreninde gururla, hayranlıkla izlediğim iki meslektaşımın bu konuda yaşanan sıkıntıları anlattıkları konuşmalarını sizlerle paylaşarak bu konuda tekrar tekrar herkesi uyarmaya çalışacağım.
Son birkaç yıldır bütün tıp fakülteleri mezuniyet törenlerinde, sağlıkla ilgili her toplantı ve kongrede haykırılan bu sıkıntılara artık kulak verilmesini, bu seslerin tamamen mesleki, toplumsal ve eğitim sorunlarının çözümü için olduğunun bilinmesini başta Sayın Başbakan, Sağlık Bakanı ve bütün yetkililerden rica ediyorum.
Öncelikle kendisi Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Eğitimden sorumlu Dekan yardımcısı olan ve bu sebeple hekimliğin ve hekimlik eğitiminin içinde bulunduğu sıkıntıları çok iyi bilen Sayın Prof. Dr. İsa Özbey’in konuşmasına kulak verelim. Konuşmayı okurken lütfen bir hekimin kişiliğine, insanlar, mesleği ve hayat hakkında neler düşündüğüne dikkat ediniz.
Prof. Dr. İsa Özbey Hocamız diyor ki; Yaşam iki bölümden oluşmaktadır: Okul hayatı ve hayat okulu. Okul hayatını bitirip, hayat okuluna başladınız. İnanmanızı isterim ki bu hayat daha zor, daha meşakkatli fakat daha öğretici.
Sizler Tıp fakültesini kazanmak ve bitirmekle zeki ve çalışkan olduğunuzu gösterdiniz. Ancak Atatürk’ün sporcular için dediği gibi bunlar yetmez, bizlerin de, sizlerin de aynı zamanda ahlaklı olmamız gerekir.
Bizler hekim olduğumuz gibi aynı zamanda birer hasta adayıyız. Birçoğunuzun belki de hepinizin bir şekilde hekime işi düşmüştür. Lütfen O hekimden size nasıl davranmasını arzu etti iseniz, bütün hastalarınıza aynı şekilde davranınız. Yani hastalarınızla empati kurunuz.
Unutmayınız; Hekimlik bir meslek değildir, hekimlik bir yaşam tarzıdır: Hekim düğünde herkes eğlenirken, maganda kurşunu ile yaralanan çocuğa müdahale eden, hastaneye yetiştirmeye çalışan kişidir. Hekim tatilde herkes havuzun ve denizin keyfini çıkarırken, boğulan ya da yaralanan kişiye müdahale edip tatilini bölen kişidir. Hekim kendisi 39 derece ateşle kıvranırken, 38 derece ateşi olan hasta için çırpınan kişidir. Hekim, herkes geceleri rahat yatağında uyurken geceler gündüzler boyu evinin yolunu, yatağını göremeyen kişidir.
Bütün semavi dinlerde iki tane kutsal ilim vardır: Din ilimleri ve Tıp ilimleri ve ne mutlu sizlere ki, kutsal bir ilimin mensuplarısınız.
Bir İslam Âlimi Şöyle Demektedir: Biliniz ki, mevcudat içinde en kıymettar, hayattır. Ve vazifeler içinde en kıymettar, hayata hizmettir.
Fakat ne yazık ki bu kutsal meslek günümüzde kıymeti bilinmeyen, değersizleştirilmeye çalışılan bir meslek haline gelmiştir.
Büyük bir âlimin dediği gibi, antika bir eseri demirciler çarşısına götürürseniz, ancak kilo hesabı ile satarsınız. Ancak antikacılar çarşısına götürürseniz paha biçilmez değerlerde satarsınız.
Günümüzde aslında altın kıymetinde olan hekimlik mesleği, sebebini anlayamadığımız bir şekilde maalesef demirciler çarşısında satışa çıkarılmıştır. Ancak inanıyorum ve inanmanızı istiyorum ki, bir gün birileri çıkacak ve hekimliğe hak ettiği değerin verilmesini sağlayacaktır.
Bu inancımdan dolayıdır ki, bütün çilelere, bütün olumsuzluklara ve bütün değersizleştirme politikalarına rağmen çocuklarıma ve yakınlarıma hala bu mesleği şiddetle önermekteyim.
Sizlere sunmak istediğim ikinci konuşma ise 2013 yılı Tıp Fakültesi Birincisi Dr. Berrak Taş. Kendisi yeni meslektaşımız, mesleğini seven ve de problemlerini doğru tespit etmiş bir doktorumuz.
Doktor hanım eğitim aldığı fakültenin bütün hocaları, üniversitesinin yöneticileri huzurunda, Başbakanın, Sağlık Bakanlığının ve YÖK’ÜN de duyması gereken önemli bir konuşma yapmıştır.
Dr. Berrak Taş diyor ki; Bizler dünyanın en cesaret gerektiren mesleğine adım atıyor ve bize emanet edilecek canları, insan sağlığını her şeyin üstünde tutuyor ve de insan sevgisini yüreğimizde taşıyoruz. Ve soruyoruz; bu konuda yemin eden biz doktorları hastalarla karşı karşıya getiren nedir? İyi bir hekim hasta ilişkisini alaşağı eden, hasta hekim güvensizliğini doğuran nedir?
Bu problemlerin temelinde yer alan sıkıntılara kısaca değinmek gerekirse;
Ülkemizde son birkaç yılda sözde; hekim açığı kapatılmaya çalışılırken, özde; alt yapısı, öğretim kadrosu, laboratuvarları yetersiz yeni ve yetersiz tıp fakültelerinde yetiştirilmeye çalışılan meslektaşlarımız vardır.
Para puan sistemine hapsedilerek, isteyerek, istemeyerek öğrenci eğitimine yetişemeyen, yetemeyen akademisyenlerimiz vardır.
Herkese eşit, nitelikli ve ücretsiz verilmesi gereken sağlık hizmetini ettikleri yemine sadık kalarak yerine getiren hekimlerimizin çektikleri hepimizi üzmektedir.
İnsanın olduğu her yerde hekimlik vardır. Bizler tatilde, alışverişte, bayram kutlamasında daha doğrusu bulunduğumuz ve insanın bulunduğu her yerde, kendimize ve mesleğimize öz saygısını yitirmemiş bireyler olarak, bize uzanan bütün elleri tutacağımıza söz verdik, veriyoruz.
Bizler; Koruyucu hekimliğin hiçe sayıldığı günümüzde kendimizi uzman olmak zorunda hissettiğimiz için zamanımızı uzmanlık sınavı kitaplarında boğularak geçiriyoruz bu da asıl görevimiz olan mesleki becerilerimizin ve hekim olabilme yetimizin kaybına yol açıyor.
Bizler mesleğimizi icra edebilmek için sonda takacağız, mide yıkayacağız, kan alacağız ama günlerimizi tıbbi sekreterlik yaparak, arşiv düzenleyerek, hastalara onay formu imzalatarak, yaptığımız işleri gösteren formları doldurarak, doktor, personel, hemşire üçgeninde kendimize yer bulmaya çalışarak mesleki saygınlığımızı yitirdiğimizin bilinmesini istiyoruz.
İşte iki uç nokta biri mesleğinde en üst noktalara gelmiş, mesleğini ve insanları çok seven, çok sevilen, iyi bir hekim, bir hoca, diğeri daha o gün diplomasını alan bir hekim. Ama dertleri aynı, sıkıntıları aynı, beklentileri ve istekleri aynı, bu seslere kulak verin derken haksız mıyım sizce?

author avatar
Ahmet Berhan Yılmaz

İlgili Haberler

Dünyadan
09 Nisan 2024
Irak’ın Sahipsiz (Üçüncü) Unsuru; Türkmenler

Irak, farklı etnik ve mezhep gruplarından oluşan değişik oluşumların bir arada yaşadığı bir ülkedir. Tipik Ortadoğu ülkesi olan Irak’ta yaşayan farklı etnik-mezheplere mensup olan her bir toplumun kaderi, arkasında olan farklı ülkelerin desteğine bağlıdır. Tipik Ortadoğu ülkesi demenin de anlamı budur. Örneğin, Iraklı Kürtlerin arkasında ABD ve bazı batılı ülkelerin desteği var, Iraklı  Şiilerin arkasında […]

Dünyadan
30 Mart 2024
Zararın Neresinden Dönersen Kârdır

2017 yılında Türkmen “stratejisinde” köklü bir değişim yapıldı. Yani, 1995 yılından 2017 yılına kadar olan süre içerisinde yapılanların tümü bir tarafa bırakılarak yeni bir döneme geçildi. Başka bir değişle, sil baştan başlamak oyunu misali Türkmen siyasi harekatındaki ortak akıl ve istişarenin egemen olduğu dönemin kapatıldığı bir dönem olarak Türkmen siyasi tarihine geçti. Değişen bu “strateji” […]

Nerden Tutarsan Elinde Kalır
Dünyadan
22 Mart 2024
Nerden Tutarsan Elinde Kalır

Ferhat Sengaw, beynini, kalemini, iradesini dış mihraklara kiralayan, onların maşası olup talimatları doğrultusunda Iraklı Türkmenlerin tarihine, varlığına ve geleceğine düşünür kisvesi altında medya aracılığıyla hakaret eden sünepe ve pespaye bir Iraklı Kürt yazarıdır. Yukarıda bahsi geçen sünepeye, Hasan Turan başkanlığındaki ITC imzalı verilen cevap “Iraklı oluşumların arasındaki kardeşliği bozmaya yönelik yalan içerikli açıklamaları kınıyor, mahkemeye […]

Genel
14 Mart 2024
Selfi Çekmenin Fiziki ve Sanal Tehlikeleri: Görünmeyen Riskler

TEHLİKENİN EŞİĞİNDE BİR FOTOĞRAF Selfi Çekmenin Fiziki ve Sanal Tehlikeleri: Görünmeyen Riskler Günümüzde sosyal medyanın ve çevrimiçi platformların popülaritesiyle birlikte selfie çekmek, sadece bir eğlence aracı olmaktan çıkıp adeta bir yaşam tarzı haline geldi. Ancak, bu popüler eğilim sadece güzellik ve özgüvenle dolu pozlarla sınırlı değil; aynı zamanda fiziki ve sanal olarak bir dizi tehlike […]